Ceza Hukuku

Çocuk ve Ceza Muhakemesi

Çocuk ve Ceza Muhakemesi Hatay İskenderun Avukat Mehmet Yıldırım

ÇOCUK, Türk Dil Kurumu’na göre ‘‘küçük yaştaki erkek veya kız’’ anlamına gelmekle birlikte, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘‘tanımlar’’ başlıklı 6. maddesinde ‘‘henüz 18 yaşını doldurmamış kişi’’ olarak tanımlanmıştır. ‘‘Suça sürüklenen çocuk’’ kavramını ise, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik, ‘‘kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk’’ olarak tanımlar.

Ceza muhakemesinde, suç şüphesi altında bulunan kişiler soruşturma aşamasında şüpheli, kovuşturma aşamasında sanık olarak ilgili dosyada taraf olarak bulunurlar. Suç şüphesi altındaki çocuğun ceza muhakemesinde adının değişmesinin temelinde, çocukların yaşı itibariyle; pedagojik, sosyolojik ve hukuki açıdan bir eylemi gerçekleştirmelerindeki iradiliklerinin erginler ile bir tutulmaması gerekliliği yatar. Çocuk aslında suça konu eylemi bizzat kendisi ifa etse de suça sürüklendiği kabul edilmektedir. İlk bakışta çocuğu bu eyleme ailesi veya çevresi sürüklemiş gibi görünse de aslında çocuğu suça sürükleyen toplumdur.

Türk Ceza Kanunu (TCK), Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) gibi kanunlar, suça sürüklenen çocuklara özgü bazı farklı hükümler içermekte, cezai müeyyidelerin uygulanma türü de bu normlara göre şekillenmektedir. Bahsedilen farklılıkları örneklemek gerekirse;

  • TCK madde 31’e göre; ‘‘Fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında cezaların üçte biri indirilir.’’
  • CMK madde 150’ye göre; ‘‘müdafii bulunmayan (suça sürüklenen) çocuğa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.’’
  • CMK madde 102’ye göre; ‘‘tutuklulukta geçecek süre, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır.’’
  • CMK madde 253’e göre ‘‘suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar uzlaştırma kapsamındadır.’’

Görüldüğü üzere, suça sürüklenen çocuklar hakkındaki kanuni düzenlemelerle, çocuğun suç şüphesi ile yargılandığı durumlarda sürecin, koruma içgüdüsüyle ve zaten toplum tarafından suça sürüklenen çocuğun mümkün olduğunca ıslah edilerek atlatılması, kanun koyucu tarafından benimsenmiştir. Bu sebepledir ki suça sürüklenen çocuk hakkında soruşturma, çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Kovuşturma aşamasında ise çocuk mahkemeleri suça sürüklenen çocuklar hakkında açılacak davalarda görevlidir. Yani devlet çocukların yargılanmasında ihtisasa ve dolaylı olarak ihtimama dayalı bir yargılama yapmaktadır. Bunlara ek olarak tüm bu sebeplerle, suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında sosyal çalışma görevlileri yer alır. Genelde pedagog olan bu görevliler, çocuğun anlattıklarının çocuğun sosyal gelişim düzeyine uygun olup olmadığı yönünde kanaatlerini bildirirler. Bu da yine çocuğun gerçekleştirdiği eylemin kendisi üzerindeki etkisinin ve bunun hakkındaki yargılamaya yansımasının kontrol altında tutulmasına yöneliktir.

Çocuklar suçun aktif süjesi (fail) olabildiği gibi, suçun pasif süjesi (mağdur) de olabilirler. Suçun mağduru olan çocuk, suçun konusu olan davranışın etkisini doğrudan kendisinde hisseden çocuktur. Yine çocuğun mağdur olduğu durumlarda kanunlarla bazı ayrıcalıklar tanınmış, mağdur çocuğun haklarının daha sıkı korunması hedeflenmiştir. Bahsedilen ayrıcalıklı hükümleri örneklemek gerekirse;

  • TCK madde 103’te ‘‘çocukların cinsel istismarı’’ suçu ayrıca düzenlenmiş, mağdur çocuğun 12 yaşını doldurmamış olması, 15 yaşını tamamlamamış olması ve 18 yaşına kadar olması gibi ayrımlar yapılarak sanığa verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür. Yine TCK 104’te ‘‘reşit olmayanla cinsel ilişki’’ suçu ayrıca düzenlenmiş ve cezai yaptırımları özel olarak detaylandırılmıştır.
  • CMK madde 234’e göre; ‘‘on sekiz yaşını doldurmamış mağdura vekili bulunmaması halinde istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.’’
  • CMK madde 90’a göre; ‘‘soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.’’
  • CMK madde 236’ya göre; ‘‘mağdur çocukların tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur.’’

Örneklerden anlaşılacağı üzere mağdur olan, daha doğru söylemle mağdur edilen çocukların mağduriyetinin olabildiğince giderilmesi, çocuklara karşı işlenen suçların caydırıcılığının artırılması ve bir yandan da suçun failinin daha fazla ceza alarak toplumsal bir tatminin yaşatılması hedeflenmiştir.
Çocuk Koruma Kanunu kapsamında Cumhuriyet savcılıklarında hatta kolluk birimlerinde çocuk bürosu kurulmuştur. Bu çocuk büroları, taraf sıfatı suça sürüklenen çocuk veyahut mağdur olduğuna bakılmaksızın, çocukları hukuken koruma içgüdüsüyle çeşitli branşlarda görevli çalışanlar vasıtasıyla ilgili işlemleri yürütmektedir. Bu bürolar ve çalışanlarca, sadece savunması alınan veya bilgisine başvurulan çocuğun yanında bulunmakla yetinilmemiş, yardıma, eğitime, işe, barınmaya ihtiyacı olan veya uyum güçlüğü çekenlere ihtiyaç duydukları destek hizmetlerini sağlamak üzere, ilgili kamu kurumlarıyla iletişim halinde olarak veya gerektiğinde gecikmeksizin tedbir alarak, görevli kurum ve kuruluşlara bildirmek gibi misyonlar ve hatta kanuni yükümlülükler üstlenilmiştir. Bütün bu pozitif düzenlemeler, çocuğun ceza yargılamasındaki sıfatı ne olursa olsun salt çocuk olması saikiyle, savunma -savunulma hakkına, adil yargılanma hakkına ve diğer haklarına ve özgürlüklerine halel gelmemesi için yapılmıştır ve uygulanmaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2020 yılı verilerine göre;

• Güvenlik birimlerine 2020 yılında gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 450.803’tür.

• Bu olaylarda çocukların %37,9’unun mağdur olarak, %25,3’ünün kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla (suça sürüklenme), %18,5’inin kabahat işlediği iddiasıyla, %13,0’ının bilgisine başvurma amacıyla, %5’inin kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan) olması sebebiyle, %0,2’sinin ise bu nedenlerin dışındaki diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldiği tespit edildi.

• Çocukların %60,7’sinin 15-17 yaş grubunda, %20,2’sinin 12-14 yaş grubunda, %19’unun ise 11 yaş ve altındaki çocuklar olduğu görüldü.

• Güvenlik birimlerine 2020 yılında gelen veya getirilen çocukların %68,7’si erkek, %31,3’ü ise kız çocuğu oldu.

• Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olayların 114.038’i suça sürüklenme nedeni ile gerçekleşti. Bu çocukların %31,4’üne yaralama, %30,5’ine hırsızlık, %5’ine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, %4,4’üne tehdit, %3,4’üne ise pasaport kanununa muhalefet suçları isnat edildi.

• Güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 170.961 çocuğun %88,1’ini suç mağduru, %11,7’sini takibi gereken olay mağduru çocuklar oluşturdu. Suç mağduru çocukların %54’ünün erkek, %46’sının kız çocuğu, takibi gereken olay mağduru çocukların %57,8’inin erkek, %42,2’sinin kız çocuğu olduğu görüldü.

• Güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen 150.615 çocuğun %55,3’ü yaralama, %14,5’i aile düzenine karşı suçlar, %12,2’si cinsel suçlardan mağdur oldu. Ayrıca mağdur çocukların %4,5’i tehdit, %3’ü kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, %2,1’i ise hırsızlık suçlarından mağduriyet yaşadı.

Yukarıda anlatılanları özetlemek gerekirse, ülkemizde çocuklar korunmaya muhtaç olup, ilgili mevzuat da bu amaca hizmet etmektedir. Nice gazete, TV ve internet haberine bakıldığında, çocukların daha ciddi uygulamalar ve düzenlemelerle korunması gerektiği aşikardır. Kendisini bir anda suçun ortasında bulan çocukların sayısının arttığı bir sistemde, çocuklarla birlikte ailelerinin ve toplum bireylerinin doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu olduğu da üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir konudur.

1954 yılında Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Dünya Çocuk Günü’nü kabul edilmiştir. 20 Kasım 1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi ile tüm dünya çocuklarının evrensel ve vazgeçilmez haklarının korunması amaçlanmış ve bu doğrultuda ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda çalışmaya imza atılmıştır.

20 Kasım Dünya Çocuk Günü olarak kutlanan bu günde, çocukların mağdur olmadığı ve suça sürüklenmediği bir dünyaya yelken açılması temennisi ve tesellisi! dileklerimle…

Av. Mehmet YILDIRIM

20 KASIM 2021